VAKUM!

Latince “vacare” (boş olmak) kökünden gelen ‘vakum’, dilimizde ‘boşluk’ anlamında kullanılıyor.

Bir kabın, dış ortamla ilşkisi kesilir ve sonra da içindeki hava boşaltılırsa içinde oluşan vakum öylece kalır, bir başka madde o boşluğu dolduramaz. Ama kap, tam kapalı değilse oluşan vakum derhal dolmaya başlar.

Sosyal yaşam da aynen bu son örnekte olduğu gibi işler. Bir boşluk doğdu mu derhal bir “şey” tarafından doldurulur. Adalet sisteminin çek ve senet tahsilatında yetersiz kalışı bir vakum’dur ve bu boşluk “çek-senet mafyası” nca doldurulmuştur. Örneğin çok sıkı mücadele edilip çek-senet mafyası yokedilse ve adalet sistemine dokunulmasa derhal bir başka “vakum doldurucu” mekanizma gelişecektir.

Sosyal yaşamda vakum doldurucu mekanizmaların çok örneği vardır. Akmayan sular nedeniyle kaçak tankerlerle su taşıma, can güvenliğini koruyamayan polis örgütü nedeniyle korumacılık sektörünün gelişmesi, konut edinme sisteminin yetersizliği nedeniyle oluşan gecekondu mafyası, hep birer vakum doldurucu mekanizmadır. Bunların tümü kendi sektörleri için birer ‘mafya’ dır.

Mafya ile mücadelede çok sağlam bir kural, onun üzerine doğrudan gitmemek, onu yaratan vakum’u teşhis edip o boşluğun düzgün bir sistemle “dolmasını” sağlamaktır.

Buradan görülmektedir ki zaman zaman gazetelerde okuduğumuz ve iyiniyetli olduğundan şüphe bulunmayan, “mafyanın beli kırılmıştır” gibisinden beyanatın hiçbir anlamı yoktur. Mafyayı temsil eden tüm “baba” lar toplanıp bir yere hapsedilse dahi, yeni “baba”ların ortaya çıkması bir fizik kanunu kadar kesindir.

Mafya ve vakum ilişkisi üzerindeki bu girişin amacı, bu kavramlarla ilgisi -toplumumuzda- henüz keşfedilmemiş sorunlara da ışık tutmaktır. Bu sorunlardan birisi, dindarlığın en tahripkar karşıtı olan “yobazlık”tır.

Her namaz kılıp oruç tutanın, her inançlı insanın fanatik olarak nitelenmesine yol açan bu “çok tehlikeli” olgu, yukarıdaki tanım uyarınca bir “mafya”dır ve her mafya’da olduğu gibi mutlaka bir vakum nedeniyle, o boşluğu doldurmak amacıyla doğmuş ve de gelişmektedir.

Mafya ve vakum ilişkisi, mafya’nın ortaya çıkmasına neden olan vakumun, “mafya eğilimli” kişiler veya örgütler değil, toplumun saygın ve mafya kavramına karşı, hatta onunla mücadele eden kişi ve kesimlerince yaratıldığını göstermektedir. Gecekondu mafyası, o örgütlerin mensuplarınca değil, konut sorunu ile ilgili, iyi niyetli, bilgiili, saygın ama konut sorununu çözebilecek yaklaşımlara sahip olmayan kişilerin yeraldığı belediye ve devlet kurumlarınca yaratılmıştır.

Ancak, mafya oluşumlarının anatomisi, bu tür oluşumların yalnızca vakum nedeniyle doğmadığını, doğsa bile yaşayamadığını göstermektedir. Bir mafya’nın doğuşunun “gerek şartı” o alanda bir vakum’un bulunması, “yeter şartı” ise, o mafyanın varlığını sürdürebileceği bir “uygun ortam”ın mevcut olmasıdır.

“Yobazlık” olarak adlandırılan mafya türünün oluşumu için de bir “vakum” ve bir “uygun ortam”a gerek vardır. Yobazlık için “uygun ortam” da mafya mensuplarınca deği, aynen vakumun doğmasında olduğu gibi saygın, bilgili ve hatta iyi niyetli kişi ve kurumlarca yaratılır.

Yobazlığın yeşerebileceği “uygun ortam”, toplumun, bazı temel doğrular konusundaki kanaatlerinin deforme oluşu yoluyla oluşmuştur.

“Yoktan var etmek Allah’a mahsustur” ve “var olan şey yok olmaz, ancak şekil değiştirir” kurallarının birincisi dini, ikincisi bilimsel bir “temel doğru” dur ve her ikisi de tıpatıp aynı şeyi söylemektedir.

Hiç fizik okumamış bir kişi dahi bu iki doğrudan en az biri tarafından doktrine edilmiştir. Ama, toplum yaşamı boyunca sürekli olarak bunların aksi yönde bombardımana tabi tutulan bir kimse, bir süre sonra yoktan birşeylerin var olabileceğine inanır.

Ve bu kapı birdefa açıldı mı, ondan sonra en aykırı “yeni temel doğrular” dahi bu kapıdan girebilirler ve yeni bir “ortam” oluşturmaya başlarlar.

İşte bu “eğri doğrular” yoluyla oluşan “uygun ortam” içinde bir vakum meydana gelince derhal bir mafya da ortaya çıkar.

Yıllardır TV’lerde üç öğün önümüze koyulan “devlet herşeyden güçlüdür, hiç birşey onu tahrip edemez”, “enflasyona kimseyi ezdirmiyoruz”, “üretmeden de refah mümkündür yeter ki bana oy ver” ve daha onlarca “eğri”, toplumun dini ya da bilimsel kaynaklı “doğru” larını deforme etmiş ve “mafya(lar)”ın üremesine uygun bir ortam yaratmıştır.

Toplum böylece, devletin, kendi vergilerinden başka bir besleme kaynağı olmayan bir hizmet örgütü olduğu “doğru”sunu terkedip ” “herşeye muktedir olağanüstü bir yaratık” olduğu “eğri”sini benimsemiş; herhangi bir çaba göstermeden yalnızca filan liderin arkasından gitmenin refahı için yeterli olduğu “eğri”sini doğru sanmış ; kimseyi ezmeyen bir enflasyonun olamayacağı “yalan”ını “gerçek” olarak kabul etmiştir. İşte mafya için “uygun ortam” budur.

“Vakum” ise, diğer bütün mafyalarda olduğu gibi, saygın, bilgili ve iyi niyetli kişi ve kurumlarca yaratılmıştır.

Yobazlık denilen mafya türü, çağdaş kıyafetli, çağdaş söylemli, çağdaş tavırlı, yobazlığa düşman kişi ve kurumların yönetim ve yönlendirmesindeki “eğitim sistemi”nin yarattığı bilgi-beceri vakumunu doldurmak üzere oluşmuştur, diğer faktörler de bu oluşuma yardımcı olmuşlardır.

Eğitim sistemi adı verilen ve hiç kimseye yararlı bir bilgi-beceri-davranış kazandıramayan oluşum, bu vakum’un ta kendisidir. Bu vakum nedeniyle oluşan yobazlık kurumu, bu defa kendini koruyup güçlendirecek ögeleri içine çekmeye, onlardan yararlanmaya başlamıştır.

Yobazlığı destekleyen kişi, örgüt ve ülkelerin fonksiyonları bundan ibarettir. Onların işlevi, doğan vakumun doldurulmasına katkıda bulunmak ve de vakumu genişletmektir. Bu yaklaşım, yobazlıkla nasıl başaçıkılabileceğinin anahtarıdır. Gösteri yapmak, kınamak, bildiri yayımlamak gibi eylemler bir tek gerçeği göstermektedir. O da, bu mekanizmanın nasıl oluşup işlediğinin anlaşılmadığı! Her türlü mafyayla -gerçekten- mücadele etmek isteyenler, önce onun mekanizmasını anlamaya çalışmalıdırlar. Pazar, 09 Ekim 1994

Yorum Gönder