BECERİKSİZLİK, ÖVÜNMEKLE GİDERİLEMEZ

Son Eurovision şarkı yarışmasında 22 ülke içinde yalnızca bir tanesi, Türkiye :

  1. Telefon bağlantısını doğru şekilde kuramadı

  2. Jürisinin oylarını doğru dürüst bir dille aktaramadı

Her ikisi için de çok sayıda mazeret bulunabilir. İkincinin birinci sebepten kaynaklandığı iddia edilebilir vs. Ama dikkatli seyredenler, oyları aktarmakla sorumlu kılınan hanımın sadece yabancı dil bildiğini (herhalde), iletişim denen beceriden ise hiç nasibini almadığını görmüşlerdir.

20 civarındaki bir kütle, istatistik açıdan anlamlı sonuçlar verecek kadar büyüktür. Hele bu sonuç 21-1 gibi ise hiç tereddütsüz o sonucun işaret ettiği semptomlar kabul edilmelidir.

Bir kısım kişi bu olayı önemsiz göstermek isteyebilir. Ama eğer faydalanmak istenilirse, milyonlarca dolar dökülen (ve arkasından acımayla karışık gülünen) tanıtma adlı övünme kampanyalarına göre çok daha etkili bir fırsatla karşı karşıya olduğumuz görülecektir.

Bu tanıtma pastasından her hangi bir düzeyde pay alan kişi ve kuruluşlar tabii ki katılmayacaklardır. Her ne kadar profesyonel ahlak, bir müşterinin alınan parası yerine yeterli mal/hizmetin verilmesini gerektirirse de bu, gerçek profesyoneller içindir. Yoksa moda olan şekliyle “adını söyle yeter” akımı bunun dışındadır.

O halde bu gözlemi bir hareket noktası olarak kabul edersek, önce bu olayın, kendimizi tanıtmaya çalıştığımız (ki bu doğru bir amaç değildir) kitleye verdiği mesajı çözümlemeye çalışmalıyız.

Herhalde TV’leri başında yarışmayı izleyen 1-2 milyar kişi bu olayı, Türkiye’nin 22 ülkelik takıma girebilecek bir düzeyde olmadığının somut kanıtı olarak yorumlamışlardır.

Aklı başında hiç kimse bu olayın basit bir tesadüf olmadığını, bunun mutlaka bir sorumlunun, bir işlemi yapmakta gecikmesinden veya yedek bir kanal bulundurmamasından ya da gerekli bakımların yapılmamış olmasından kaynaklandığını bilecektir.

Şu bir gerçektir ki, beceriksizlik daima kızgınlığı, küçümsemeyi çağırır. Beceri eksikliği bir dezavantajdır. Her dezavantaj, akıllı davranılabilirse bir avantaj haline dönüştürülebilir. Bunun için gereken, akılcı davranıştır.

Bu durumda da olay, düşmanlarımızın iletişim kanallarımızı bozması filan gibi bir şekilde açıklanıp, uykuya devam gerekçesi olarak kullanılmaz da, samimi olarak eksiklerimizi korkmadan teşhis etme yolunda kullanılabilirse, bundan daha faydalı bir “musibet” olabilir mi?

Artık resmi bütünüyle görmek zorundayız. Global rekabet denilen yarışma ortamında milletler sadece ürettikleri malların fiyat ve kaliteleriyle yarışmıyorlar.

Ürettikleri her çeşit hizmet ile de yarışılıyor. Bu hizmet bazen diplomatların ürettiği hizmet oluyor, bazen de şarkı yarışmaları. Ama hepsinin prensibi aynıdır : Bireylerin beceri düzeyleri yarışıyor. Yani toplumların beceri dokuları !

Hatta daha genel ilke olarak ; beceri, bilgi, ahlak ve ruh sağlığı dörtlüsünden oluşan Nitelik Dokuları yarışması!

Sonuç olarak, övünmeye (tanıtma) ayırdığımız zaman ve parayı, eksikliklerimizi ve bunlara yol açan Kaynak Sorun ları teşhise, bunları gidermeye kaydırmadan, alay edilmekten , küçümsenmekten ve de ilaçlanmaktan kurtulamayız. Hoşça kalınız.

Yorum Gönder